Değişken dünya

Haktan AKDAĞ
5 min readNov 5, 2021

Dünyada istikrar istisnaya dönüşmüştür.

Özellikle para piyasalarına baktığınızda bile çok net görebileceğiniz bu değişkenliğe ayak uydurabilmek için akıllı emtia yatırımları yapmak ne kadar yeterli sizce ?

Hatta siz bu dijital varlıkları veya hisse senedi, bono, veya döviz yatırımlarını yaparken bile dünyadaki değişiklikleri takip etmeye çalışmak, bu işe emek harcamak ve değişkenlikleri anlık olarak doğru ölçüp yorumlamak zorunda kalmaktasınız.

Özellikle para piyasaları konusunda uzman değilseniz, tüm bu süreçten zararlı çıkmamanız bir kumara dönüşmüş durumda oluyor. Oradan buradan duyulan söylemlerle, fenomenlerin tweetleri veya youtuberlerin acil yayınlarını izleyerek, “Yatırım tavsiyesi değildir” başlığı altında anlatılan sadece etkileşim toplamak adına yapılan organizasyonlarla zaman kaybetmekte, ve zamanınızın büyük bir bölümünü paradan para kazanmaya yönelik harcayıp aslında hiç bir katma değer üretmeden, dünyaya ayak uydurmadan, daha da geri kalarak harcanmış bir sürü kaynak ile günlerimiz, aylarımız hatta yıllarımız geçmekte.

Şöyle söylemleri son zamanlar çok duyar oldum.

Bir ay çalışarak kazandığım parayı, bir günde yaptığım dijital varlık yatırımındaki al-sat dan kazandım.

Amaç para kazanmak olduğunda bu tarz söylemlerde hata payı aramıyorum aslında.

Fakat teknik olarak irdelediğimizde, tüm ticari kurumların ana amacı para kazanmaktır, eğer bu bakış açısına göre hareket edecek olursak, ticari yaklaşımda şirketler tüm personellerini, yatırımlarını, sistemlerini, ticari mallarını satıp bu tarz hareketli ve değişken piyasalara girip, tüm enerjisini bu konu üstüne sarf ederek çok ciddi kazançlar elde edebilirler.

Herkesin böyle yaptığını düşündüğünüzde, kazanılan para bir başkasının zararına olacağından, piyasadaki kapital sürekli olarak el değiştirecek, ve en çok parası olan daha çok paraya sahip olurken parasını riske edemeyecek olan herkez sürekli olarak fakirleşecektir.

Tüm dünyayı kumarbaz yapan bu sistemin en büyük destekleyicisi de mevcut enflasyon, hatta mevcut enflasyonun kağıt üstünde farklı ama gerçekte farklı olması.

Devletler kendi siyasi istikrarını devam ettirebilmek için enflasyonu etkileyen kalemlerle oynadıklarında resmi istatistik rakamlarını manipüle ettiklerinde toplum veya piyasalar bunun farkına varıp kazançlarını enflasyona malup etmemek için çeşitli yatırım ve kazanç arayışlarına girmeyi daha mantıklı buluyorlar.

Toplumun en küçük ferdi olan bir ailenin evine giren toplam kazanç sürekli olarak değer kaybettiğinde, yani yapılan bir mutfak alışverişinin bile sürekli olarak zam karşısında kalması neticesiyle, işin içinden çıkamayacağını düşünen aile reisi çareyi çeşitli dijital varlıklara para yatırmakta buluyor. Konuyu öğrenmeden anlamadan yapılan yatırımlar sonucunda elde avuçta tek atımlık kurşun olan küçük birikimler de kaybolup gidiyor.

Konuyu biraz fazla dağıttım sanırım.

İstikarı sağlamlaştırmak için sürekli gelir kapıları yaratmak, sürekli gelir mekanizmasını da istikrarlı bir hizmet veya mal alışverişine bağlamak, ticaretin paydaşlarını sürekli olarak bu mekanizma içinde yaşayabilir şekilde beslemek çok önemlidir.

Bugün büyük şirketlerin küçük şirketleri kontrolsüz bir şekilde, iş ortaklığı, çözüm ortaklığı, bayi, alt bayi, tedarikçi, fasoncu gibi isimlendirmelerle büyütmesi ve bir süre sonra büyüyen küçük şirketin yine kontrolsüz yatırımlar sonrasında felaketle sonuçlanacak şekilde küçülmek zorunda kalmaları yine büyük şirketler ile küçük şirketler arasındaki uçurumun daha da büyümesine sebep olmaktadır.

Ticaret risklidir,

Ticaret yapmak; maaş ile çalışmaktan zaman zaman çok iyi zaman zaman çok kötü olabilir.

Sonuç olarak önemli olan, kazanılan paradan ziyade çift taraflı güvendir.

Güven konusunu ele alırsak, aile bireylerinin aile reisine güvenmesi, aile resinin çalıştığı şirkete güvenmesi (Uzun vadeli planlar yapabilmesi)

Şirketinde çalıştığı personellere, paydaşlarına,ortaklarına, tedarikçilerine ve müşterilerine güvenmesi. Konunun sürekli olarak değişken olmaması çok önemlidir.

Kurumlar veya bireyler :

Büyüyebilmek için;

Eskiden; geçmişten ders çıkararak, yani geçmişte yaptığı hataları tekrar yapmayarak bugünü zararsız bir şekilde atlatabiliyordu.

Fakat bugün zemin o kadar kaygan ki, sadece geçmişi doğru ölçmek yetmiyor, bugünün kaygan zemininde ayakta kalmak için çok farklı adımlar atması, koşması gerektiği an koşması, yürümesi gerektiği an yürümesi gerekiyor, ve buna doğru karar vermesi gerekiyor.

İşin en önemlisi de geleceği o kadar iyi planlamalı ki, eğer bunu doğru güven bağlarıyla planlayamazsa, sadece günü kurtaran bir kurum veya kişi oluyor ki. Bu güvensizlik ortamı tüm paydaşlara yansıyor.

Büyük perakende zincir marketlerin tedarikçilerine ( hatta sadece o marketlere mal üretmek için büyümek zorunda olan şirketlere) baktığımızda onların sonlarının bir gün o büyük market tarafından satın alınacak olduğunu, yada en ufak bir başarısızlıkta ceza yiyeceğini, biat etmediği zaman da üretim yapamayacak seviyede satışının azaldığını gördüğünüzde tüm bu sektörün acımasızlığını anlamış olacaksınız.

Balinaların ağzının kenarında dolaşan küçük balıklardan farklı olmadıklarını, karınları doyduğu için şükretmek zorunda kaldıklarını, kendi işinin patronu olmak kavramını tam olarak karşılayamadığını, ticari özgürlüğü bırakın, o küçük şirketlerin patronlarının aslında kendi kararlarını bile alamayacak durumda olduklarını anladığınızda büyük balık küçük balık kavramının günümüzde daha da acımasızca ortaya çıktığını gözlemlemiş olacaksınız.

Bunun çözümü, her kurum ve kuruluşun serbest piyasada büyük balıklara bel bağlamadan kendi başının çaresine bakmayı anlamaktan geçiyor.

B Planı, C planı hatta D planı olmayan her kurum, kendi ekosistemini yaratmadığı sürece bırakın bir pastadan pay almayı, o pastanın paylaşılan paylarından bile pay alamayacakları gün geldiğinde tüm emekler, yatırımlar, zaman ve paralar pul kadar değerli olmayacaktır.

Eskiden mahallenin birinde ayakkabı üreten Metin usta, daha sonrasında torunlarının veya çocuklarının fikriyle işleri büyütmüş, ev, arsa veya babadan kalma zeytinliği satarak bir üretim tesisi kurmuş, piyasadaki büyük balinalara sürekli olarak mal tedarik etmek zorunda kalmış, arada sırada ondan mal alan diğer küçük esnaflara mal yetiştiremeyecek kadar yoğunlaşmış ve tüm yatırımını, ve hatta tüm ustalığını büyük balinaları daha da büyütmek için harcamış bir ticaret erbabına dönüştüğünü düşünelim.

O balina, Metin ustanın tek müşterisi olduğunda bir süre Metin ustayı zengin edecek ve o zenginliğini bir gün geri isteyecektir.

Bunu nasıl ister ?

Önce alım miktarından kaynaklı indirim isteyecektir.

Sonra çok mal aldığı için tedarikçinin kalite süreçlerine müdehale edecektir.

Sonrasında talebe yetişmeyen üretim miktarı ile ilgili belirli yaptırımlar uygulayacaktır.

En sonrasında sen bu işi yapamıyorsun, fabrikanı bana sat diyecektir.

Sonuç olarak, kabul etmezsen senden mal almam diye tehdit ettiğinde, kabul eden Metin usta bir anda kendi kurduğu fabrika’da işçi olarak çalışmak zorunda kalacaktır.

Kendi işini kurarken gece gündüz uyumayan, çalışan ve çabalayan Metin usta, ilerde emekli olacağı hayalleriyle yıllarını verdiği mesleğinde tekrar başa dönecek ve sonuç olarak her şey yeni baştan başlayacaktır.

Fakat artık mahalle ayakkabıcısı olamayacak, çünkü o mahallede artık o zengin ettiği balinanın bir mağazası vardır.

Hatta o mağazada dükkanında hiç işçi çalıştırmadan ucuza mal ettiği ayakkabıyı evine ekmek götürmek için üstüne az bir kar koymasına rağmen ortaya çıkan fiyattan daha ucuza aynı ayakkabı o balina mağazasında satılmaktadır.

Mahalle sakinleri, Metin usta dan ayakkabı alacağına o balinanın mağazasından gidip ayakkabıyı almayı tercih ederler.

Üstelik 10 tl ve üzeri alış verişlerde ayakkabı boyası 10 lira yerine 5 liraya düşmektedir.

Metin ustanın çocukları da o mağaza da asgari ücretin biraz üstüne işe başlamıştır.

Neticede artık eve ekmek getirme sırası artık onlardadır.

Metin usta zar zor da olsa yıllar boyu çalışıp sigorta primini bağkurdan ödeyebildiğinden 3 kuruş eline geçen bağkur emeklisi maaşı metin ustaya yetecektir.

Peki ya Metin ustanın çocukları ?

Devletin belirlediği enflasyon oranından asgari ücrete yapılacak zam doğrultusunda maaşlarına zam alacaklar ve mutlu mesut yaşamaya devam edecekleri yeni bir sürece girmişlerdir.

Burada suçlu kim ?

Devlet mi ?, Metin usta mı ? Metin ustanın çocukları mı? Balina şirket mi ?

Yoksa SİSTEM mi ?

Bence 1. Sistem.

2. Metin ustanın çocukları

3. Çocuklarına azla yetinmeyi ve istikrarlı bir şekilde büyümeyi öğretemeyen Metin usta.

4. Acımasız balinaları bu kadar büyüten Devlet.

Balinaların bir suçu yok, neticede büyüdükçe karınları zor doyacaktır. Karnı aç olan büyük balık ucunda yem olmayan iğneyi bile kopartır.

--

--